Sürdürülebilirlik Nedir? İş Stratejisi Belirlerken Sürdürülebilirliğin Önemi
Günümüz dünyasında; sürdürülebilirlik manasında iş stratejinize dâhil etmek, artık bir seçimden öte, adeta bir zorunluluk haline gelmiştir. İş stratejinizi, değer odaklı şekilde bir yaklaşım üzerine kurmak, uzun vadeli başarı adına neredeyse hayati değerler taşıyor.
Sürdürülebilir bir iş planının neden mühim olduğunu açıklamadan önce, bu yaklaşımın ne olduğundan ve aynı zamanda hangi konuları kapsadığından kısaca bahsetmek gerekiyor. İş dünyasında sürdürülebilirlik, şirketlerin çevre yahut toplum üzerindeki etkilerini ifade ediyor.
Sürdürülebilir bir iş stratejisi anlamında, bu alanlardan birini yahut her ikisini olumlu yönde etkilemeli ve bu sayede dünyanın en acil sorunlarından bazılarının ele alınmasına her daim yardımcı olmayı amaçlamalıdır. Dünyadaki acil olan sorunları çözmek, bireysel şekilde bakıldığında imkânsız görülebilir.
Ancak güçlü şirketler, bu problemlerden bazılarını çözmek için harekete geçtiklerinde zaman bu durum, değişiklik gösterebilir. Bu konuya bir örnek olarak Unilever markasının 2008 senesinde imza attığı çalışmayı gösterebiliriz. Palmiye yağı üretimlerinin rekor düzeylerde sera gazı emisyonuna ve dolaylı şekilde iklim değişikliğine neden olduğu fark edildikten hemen sonra, Unilever, ürünlerinde; üretimleri çok daha kolay ve zararsız şekilde olan, üstelik rujdan sabuna dek çok üründe kullanılabilecek hurma yağını her daim kullanmayı taahhüt etti. Firma ayrıca bu adımın sektör çapında benimsenmesi amacıyla beraber hükümetler, STK’lar ve aynı zamanda yerli halk örgütleriyle işbirliği yapmıştır.
Şirketinizin, bu tarz mühim konularda elini taşın altına koyması; toplumsal, sektörel ve bunlarla beraber dünya çapında bir değişimi tetikleme ihtimali aynı zamanda marka imajınıza da mühim bir katkı sağlayacaktır.
Sürdürülebilirliğin her daim önemi konusundaki farkındalık son senelerde tüm toplumlarda artmaya başladı. Öyle ki pek çok birey tüketim alışkanlıklarını değiştirmeye ve satın alma tercihlerini her zaman sürdürülebilir ürünlerden yana kullanmaya başladı. Bütün dünyada sürdürülebilir ürünler, artık daha fazla tercih ediliyor. Girişimciler de sürdürülebilir olan teknolojiler üreterek pazar payını sürekli artırabilirler. O halde bu program tam sizlere göredir.
Ekonomik sürdürülebilirlik ise temelinde üretim yahut tüketim dinamiklerinin her zaman sürdürülebilirliği, ekonomik devamlılığı sağlama yahut kalkınma adına oldukça önemli bir kavramdır. Bütün bu bileşenler bir arada uyum dahilinde çalıştığında, insanın istek ve ihtiyaçlarının şimdi veyahut gelecekte karşılanabilme potansiyeli her zaman artar ve bu sayede de sürdürülebilir kalkınma sürekli sağlanmış olur. Sürdürülebilir kalkınma ilkeleri açısından toplumsal refah da, zaman içerisinde artacaktır.
Sürdürülebilirlik Nedir?
Günümüz etkilerini hissettiğimiz küresel ısınma sonucu iklim değişikliği, tüketimin doğurduğu doğal kaynakların yetersizliği yahut da nüfus artışı sonucu artan talebe yanıt vermekte zorlanan dünyamız, Covid-19 pandemisi ile beraber zorlu bir sınavdan daha geçiyor. Bütün bunlar bizlere, bireysel yahut toplumsal kararlarımızda artık daha duyarlı olmamız ve sorumluluk almamız gerektiğini keskin bir biçimde hatırlattı.
Pandemi öncesinde toplumun belli bir kesiminde sempati toplayan çevresel sürdürülebilirlik kavramı şu an bütün toplum için zorunlu ihtiyaç haline geldi ve kişilerin, şirketlerin ve devletlerin ajandalarında öncelikli sıralarda yer almaya başladı. COVID-19 pandemisi, tüketicilerin yaşamlarını ve günlük davranış biçimlerini derinden etkiledi. Pandemi sürecinde insanların pek çoğu, kendilerinin ve sevdiklerinin sağlığı yahut refahından endişe duymuştur ve hala duymaya da devam ediyor. Virüs, temelinde kişilerin sadece fiziksel sağlıklarını değil, aynı zamanda kişilerin önceliklerini de etkileyerek pek çok yönden şekillendirmeye başladı.
Covid-19 ile ilgili beraber sağlık endişeleri, tüketicilerin satın alma kararları, yahut yeme-içme alışkanlıkları üzerinde de ciddi oranda etki yarattı ve yaratmaya da devam ediyor. Tüketiciler sağlık açısından daha da bilinçli olmaya başladılar ve bağışıklıklarını artırmak ile birlikte, yaşanacak hastalık yahut hastalıklara karşı savunma olması açısından bedenlerini güçlendirme arayışı içine girdiler. Temelinde bağışıklık, kişinin sağlıklı ve zinde kalması için anahtardır.
Tüketiciler, bu mühim dönemde güven ve şeffaflık arayışı dahilinde sağlıklı, güvenilir, nerede üretildiğini takip edebildiği gıdalara yönelmeye başladılar. Eskisine göre daha sağlıklı bir yaşam tarzı, geçmişe oranla pek çok kişinin öncelikleri arasında girdi. Pandemiyle beraber, sürdürülebilirlik kavramının temel unsuru ve ilk halkası diyebileceğimiz gıda üreticilerine gereksinim arttı. Ülkelerin kendi içine döndüğü, sınırların kapandığı dönemde tarım ve gıda konusunda önemli bir farkındalık oluştu.
Açlık korkusu, erişimde sorun yaşama endişesiyle çeşitli ülkelerin tarımsal üretiminin ve yerel gıdanın önemini daha net biçimde ortaya çıkardı. Önümüzdeki dönemde iş hayatında sürdürülebilirlik tanımının daha fazla desteklenmesi ve ülkelerin yeniden üretimle beraber kendine yetme ile ilgili politikaların süreklilik arz etmesi kaçınılmaz görünüyor. Bu özel dönem aynı zamanda çevreye ve bununla beraber doğal kaynaklara karşı daha duyarlı olmanın önemini de ortaya koydu.
Kurumsal Sürdürülebilirlik Nedir?
Günümüz dünyasında; sürdürülebilirlik anlamını iş stratejisine dâhil etmek, artık bir seçimden de öte, zorunluluk haline gelmiştir. İş stratejinizi, değer odaklı bir yaklaşım üzerine kurmak, uzun vadeli başarı adına neredeyse hayati önem taşıyor. Sürdürülebilir olan bir iş planının neden mühim olduğunu açıklamadan önce, bu yaklaşımın ne çapta olduğundan ve hangi konuları uzun vaadede kapsadığından kısaca bahsetmek gerekiyor.
İş dünyasında sürdürülebilirlik konusu, şirketlerin çevre yahut toplum üzerindeki etkilerini ifade ediyor. Sürdürülebilir bir iş stratejisi temelinde, bu alanlardan birini yahut her ikisini olumlu yönde etkilemeli ve bu sayede dünyanın en acil problemlerinden bazılarının ele alınmasına yardımcı olmayı her daim amaçlamalıdır. İş hayatında sürdürülebilirlik tanımı temelinde; iklim değişikliği, gelir eşitsizliği, aşırı tüketim, insan hakları gibi konular üzerine yoğun şekilde eğilebilir.
Sürdürülebilir iş stratejisi sayesinde markanızı koruyabilir ve olası riskleri yüksek oranda azaltırsınız. Çevreyi ve bünyenizdeki çalışanlarınızı koruyan, sürdürülebilir bir strateji oluşturmak işinizi olası kriz senaryolarından uzak tutacaktır. Bu sayede sizler çevreye karşı duyarlı davranmış olmakla kalmayıp markanızın güçlü geleceği için de önemli bir adım atacaksınız ve şirketinizi de olası risklerden koruyacaksınız.
Sürdürülebilir bir strateji örneği, sizi rekabet ortamında büyük bir avantaj sağlar. Hedef kitleniz yahut da şirketinizin iyilik odaklı bir amacının olması, hem müşterileriniz ve rakipleriniz gözünde sizleri daha farklı bir yere konumlandıracak, hem de organizasyon içerisinde yetenekli kişilerin yer almasında önemli bir rol oynayacaktır. İş birliğine dayalı olan organizasyonlar, değişimleri de teşvik eder.
Dünyadaki acil problemleri çözmek adına harekete geçildiğinde, bu değişimler daha da net görülür. Daha önce verdiğimiz Unilever örneğini hatırlarsanız, 2008'de imza atılan bu çalışma işbirliği teşviki yaratmıştı. Unilever, ürünlerin tamamında; üretimi çok daha zararsız ve kolay olan, üstelik rujdan sabuna pek çok üründe hurma yağı kullanmayı taahhüt etti ve bu tür değişimin sektörel anlamda benimsenmesi için hükümetler, STK’lar ile işbirliği yaptı.
Sürdürülebilirlik Yönetimi Nedir?
Şirketler açısından sürdürülebilirlik ifadesi, sürdürülebilirlik kaynaklı ortaya çıkan küresel, makroekonomik, çevresel ve toplumsal trendler ile beraber bunlarla bağlantılı hukuki düzenlemelerdeki, değişimlere karşı şirketlerin adapte kapasitesi şeklinde özetlenebilir.
Şirketlerde sağlıklı bir sürdürülebilirlik uygulaması adına, sürdürülebilirliğin üç ayağı olan ekonomik, sosyal ve çevresel parametreler şirketlerin bütün temel, stratejik ve operasyonel süreçlerinde ve karar alma mekanizmalarına her daim dahil edilmelidir. Bir şirketin aktivitelerinden etkilenmekte olan veya o şirketi etkileyen tüm ilgi sahipleri (kişi yahut kurum) paydaş şekilde tanımlanır.
Bir şirketin paydaşları, iç paydaşlar, dış paydaşlar ve değer zinciri şeklinde kategorize edilebilir. İç paydaşlar için çalışanlar ve hissedarlar, dış paydaşlar için yatırımcılar, toplum, düzenleyici kurumlar ve ya yerel otoriteler, değer zinciri içinse tedarikçiler ve müşteriler örnek verilebilir.
Sorunların çözümü veya da başarı için paydaşlar ile beraber hareket etmek, gelmiş olan talep ve tepkileri iyi değerlendirebilmek adına bir şirketin finansal gücü yanında sorumlulukla iş yapma yaklaşımı, şirket açısından riskleri büyük oranda azaltabilir. Genelde şirketlerin düzenli biçimde yüksek veri topladığı alanlar işçi ve çalışan eğitimleri ile atık ve aynı zamanda kaynak yönetimi alanları olup, insan hakları ve ayrımcılık konuları ise bugüne dek veri toplanmamış alanlardandır. Şirketler bu tür verileri ağırlıklı olarak her yıl yeni yatırım yapılması, şirketlerinin rakiplerle karşılaştırılması ile, yeni politikalar geliştirilmesi için birtakım göstergeler olarak kullanıyor; bu sayede ilgili hedefler belirleniyor. Ekonomik yahut sosyal konularda kısa vadeli hedefler izlenmekle beraber çevresel hedefler halen zayıf kalmaktadır. Sürdürülebilirlik stratejilerinin hazırlanması aşamaları aşağıdaki gibidir;
- Piyasadaki ticari etmenleri ve faktörlerin tanımlanması
- Vizyonun belirlenmesi
- Amaçların tanımlanması
- Mevcut durumun tespiti
- Boşluk Analizi
- Ticari iş planı /iş modeli
- Stratejinin oluşturulması
- Aksiyon/Eylem planı hazırlanması
- Uygulanması
- İzleme ve Değerlendirme
- İyileştirme
Sürdürülebilir bir iş modeli ve ticari planın oluşturulması ve uzun soluklu olması bu iş modeli planlamasının sürekliliği, uygulamadaki süreçlerin izlenip iyileştirilmesi ve aynı zamanda gereken önlemlerin alınması ile bu döngünün dinamik işleyişine bağlıdır.
İş Stratejisi Belirlerken Sürdürülebilirliğin Önemi
“Alanında sürekli uzmanlaşmayı ve bunu rekabet avantajına dönüştürmeyi başarmış olan şirketler; geleceğin marka liderleri ile beraber, içinde bulunduğu pazarda rekabet yaratan oyuncular olarak karşımıza çıkacaklardır.” Sürdürülebilirlik ve sürdürülebilirlik çalışmalarını dikkate alarak gelecek nesillerin ihtiyaçlarını sürekli biçimde karşılayabileceği bir modeli sunabilme” olarak karşımızda duruyor.
İşletmeler çerçevesinde bakıldığında şirket çıkarlarının toplumsal çıkarlar ile beraber çatışmadığı, yalnızca ekonomik açıdan büyümenin değil, sosyal veya çevre konularının tümüyle şirket işleyişine dahil edildiği bir yönetim anlayışıdır. Bugün yalnızca kendi sektöründe değil yönetim şekli bütün sektör oyuncuları tarafından takip edilmekte olan mercek altındaki işletmeler ekonomik açıdan büyürken topluma sağladıkları katma değer de beraber büyür.
Sosyal konuları gündemine alan ve ekonomik faaliyetlerini ilgili sosyal konulara ya da katkı sağlayabileceği ayrı toplumsal konulara bağlayabilen şirketler tüketici açısından tercih edilen marka, bulunduğu topluma hizmet sağlayan bir üretici olarak konumlanıyor; ayrıca tüketiciler bu markalara karşı kendilerini yakın hissediyor. Tüketicinin sadık davrandığı bütün işletmeler ekonomik sürdürülebilirliğini sağlamış oluyor.
Şirketleri ve iş yapış açısından şekillerini köklü biçimde etkileyecek sürdürülebilirlik uygulamaları, şirketlere veya sektörlere göre çeşitli farklılıklar gösteriyor. Mevcut durumun net biçimde anlaşılması, risk ve fırsatların doğru bir biçimde teşhis edilmesi adına büyük önem taşıyor. Gerek teknolojik gerek ise de siyasal, ekonomik, sosyal bütün gelişmeler şirketlerin iş yapış şekillerinin genelinde değişikliğe yol açıyor. Bu değişimi hızlı ve doğru biçimde tüketicisine yansıtan işletmeler rekabet yaratıyor. Bu gelişmeleri takip etmeyen şirketlerin varlığını sürdürebilmesi bu tür senaryolarda mümkün gözükmüyor.
Eski dünya düzeni olarak tanımlayabileceğimiz yakın geçmişte, şirketlerin temel amacının kar elde etmek, sorumluluğunun ise yalnızca şirket ortaklarına yönelik olduğu düşüncesi hakimdi. Yeni düzen ile beraber şirketlerin kar elde etme amacının, çıkarlar ile paralel olabileceği bir “kazan ve kazan” ilişkisini tanımlıyor. Artık şirketlerin yalnızca şirket ortaklarına karşı değil de, toplumsal ortaklarına karşı da bir sorumluluğu var.
Günümüzün global bilgi dünyasında şirketlerin, içinde bulundukları toplumdan aykırı durması ise düşünülemez. Kaldı ki işletmenin tanım kapsamında şirket sermayedarlarına ekonomik olarak kazanç sağlarken içinde bulunduğu toplumlara da her daim fayda sağlıyor olması esası vardır. Doğal açıdan bu yeni dönemlerde sürdürülebilirlik, şirketler adına birçok risk ve fırsatı da birlikte getiriyor.
Fakat bu risk ve fırsatları iyi belirleyip, operasyonlarını, ürün yahut da hizmetlerini buna göre tekrardan düzenleyen şirketler, gelecekteki rakiplerine göre rekabet avantajı yaratacaklardır. Örnek vermek gerekirse; ayrı coğrafyalarda ayrı tedarikçileri ile hizmet sunmakta olan bir işletmeyseniz tedarik zinciri içerisinde yer almakta olan bir üreticinizin etik dışı bir faaliyet sürdürmesi ana hizmeti sunan şirketler için risk yaratır. Öte taraftan iklim değişikliği yahut da tüketim alışkanlıklarındaki değişim etkenleri şirketler adına fırsatlar barındırmaktadır.
Bu ve benzeri konulara dikkat eden şirketlerin rakiplerine göre çok hızlı bir büyüme göstermesi de doğaldır. Bunun sürekliliğini sağlamak ise çok kolay değildir. Şirketlerin sürdürülebilirlik söz konusu olduğunda ortaya çıkan risk ve fırsatları değerlendirmeleri adına, her şeyden önce toplumsal paydaşlarını çok iyi tanıması ve ekonomik konuların yanında sosyal yahut çevresel konuların da şirkete ve bunlarla beraber paydaşlarına etkilerini ölçmesi gerekiyor. Bu manada şirketlerin sürdürülebilirliğe bütüncül bir strateji ile yaklaşmasının önemi çok büyüktür. Bütüncül yaklaşımı desteklemekte olan çeşitli faktörler karşımıza çıkmaktadır. Bu faktörler aynı vakitte sürdürülebilirliği yönlendirmekte olan etmenlerdir. Bütün bu işletmeler yürütmüş oldukları faaliyetlerini yerel yahut da küresel düzeyde geçerli yasalara göre yapıyor.
İşletmeler için belki de uygunluktan çok daha önemli olan yarattıkları güveninin yürütülen faaliyetler kapsamında toplumun tarafından da benimsenmesidir. Güveni yaratamayan şirketler tüketiciden tepki görebilir ve marka itibarı zedelenebilir, sonuçta büyüme hedefleri yüksek oranda riske girebilir. “Müşteri Talepleri” kısmı da yönlendirici, önemli unsurlardan biridir. Günümüz çağında toplumsal bilincin yükselmesi ile daha çevreci araçlar ya da az yağlı besinler gibi tüketici ihtiyaçları da şirketleri yeni ürün ve hizmet üretmeye zorlamaktadır.
Sürdürülebilirliğin temelinde yer alan son faktör “Yatırımcı Talepleri” olarak karşımıza çıkar. Bu noktada tavır sergileyen şirketlerin bütçelere erişimi gün geçtikçe daha kolaylaşmaktadır. Örneğin; sürdürülebilirlik endeksine dahil olan şirketlerin daha iyi yatırımlar çekmesi gibi. İyi bir denetim sürecinin firmanın yönetim yahut uygulama performansının finansal ve operasyonel risklerinin içermesi gerektiği söylenebilir.
Bu iç denetim aynı firma faaliyetlerinin başarılı sürdürülebilmesinde firmanın elinde bulunan önemli bir araçtır. Önemli olan aracın gerektiği gibi ve etkin kullanılarak sonuçların firma faaliyetlerine yansıtılabilmesidir. Bugün geldiğimiz noktada ise, dünya kaynaklarının ve insan faaliyetlerinin neticesinin artık sınırlara doğru ilerlediği konusunda genel görüş birliği bulunmakla birlikte, sürdürülebilirliğin doğanın sunduğu kaynakların yenilenebilmesine olanak yaratacağı görüşü yaygındır.
Sürdürülebilirlik bilimi dendiğinde ilk olarak akla kavramın çevresel karşılığı gelse de, bu kavram aslında, sosyal koşullar ve ekonomik bileşenler barındıran bütünsel bir bakış açısını temsil etmektedir. Sürdürülebilirlik konuları sadece ilk anlamıyla düşünülmemelidir. İçinde bulunduğumuz ekonomik ve sosyal ihtiyaçların gelecek nesillere zarar vermeden karşılanmasını ifade eder. Sürdürülebilirlik için bu üç kavramın dengeli yönetilmesi gerekmektedir.
Kurumsal Sürdürülebilirlik Nedir?
Günümüz dünyasında; sürdürülebilirlik anlamını iş stratejisine dâhil etmek, artık bir seçimden de öte, zorunluluk haline gelmiştir. İş stratejinizi, değer odaklı bir yaklaşım üzerine kurmak, uzun vadeli başarı adına neredeyse hayati önem taşıyor. Sürdürülebilir olan bir iş planının neden mühim olduğunu açıklamadan önce, bu yaklaşımın ne çapta olduğundan ve hangi konuları uzun vaadede kapsadığından kısaca bahsetmek gerekiyor.
İş dünyasında sürdürülebilirlik konusu, şirketlerin çevre yahut toplum üzerindeki etkilerini ifade ediyor. Sürdürülebilir bir iş stratejisi temelinde, bu alanlardan birini yahut her ikisini olumlu yönde etkilemeli ve bu sayede dünyanın en acil problemlerinden bazılarının ele alınmasına yardımcı olmayı her daim amaçlamalıdır. İş hayatında sürdürülebilirlik tanımı temelinde; iklim değişikliği, gelir eşitsizliği, aşırı tüketim, insan hakları gibi konular üzerine yoğun şekilde eğilebilir.
Sürdürülebilir iş stratejisi sayesinde markanızı koruyabilir ve olası riskleri yüksek oranda azaltırsınız. Çevreyi ve bünyenizdeki çalışanlarınızı koruyan, sürdürülebilir bir strateji oluşturmak işinizi olası kriz senaryolarından uzak tutacaktır. Bu sayede sizler çevreye karşı duyarlı davranmış olmakla kalmayıp markanızın güçlü geleceği için de önemli bir adım atacaksınız ve şirketinizi de olası risklerden koruyacaksınız.
Sürdürülebilir bir strateji örneği, sizi rekabet ortamında büyük bir avantaj sağlar. Hedef kitleniz yahut da şirketinizin iyilik odaklı bir amacının olması, hem müşterileriniz ve rakipleriniz gözünde sizleri daha farklı bir yere konumlandıracak, hem de organizasyon içerisinde yetenekli kişilerin yer almasında önemli bir rol oynayacaktır. İş birliğine dayalı olan organizasyonlar, değişimleri de teşvik eder.
Dünyadaki acil problemleri çözmek adına harekete geçildiğinde, bu değişimler daha da net görülür. Daha önce verdiğimiz Unilever örneğini hatırlarsanız, 2008'de imza atılan bu çalışma işbirliği teşviki yaratmıştı. Unilever, ürünlerin tamamında; üretimi çok daha zararsız ve kolay olan, üstelik rujdan sabuna pek çok üründe hurma yağı kullanmayı taahhüt etti ve bu tür değişimin sektörel anlamda benimsenmesi için hükümetler, STK’lar ile işbirliği yaptı.
Sürdürülebilirlik Danışmanlığı Şirketlere Nasıl Fayda Sağlar?
Şirketinizin, sürdürülebilirlik alanında aksiyon alması, toplumsal ve sektörel açıdan marka imajınıza da önemli katkılar sağlayacaktır. Çünkü sürdürülebilir ürünler piyasası her geçen gün büyümeye devam ediyor.
Sürdürülebilirliğin değerli konusundaki farkındalık son senelerde tüm toplumlarda her daim artmaya başladı. Öyle ki pek çok kişi tüketim alışkanlıklarını değiştirmeye yahut da satın alma tercihlerini sürdürülebilir olan ürünlerden yana her daim kullanmaya başladı. Bütün dünyada sürdürülebilir olan ürünler, fiyatı çok daha fazla olsa bile, fazla tercih ediliyor. Girişimciler de temelinde sürdürülebilir teknolojiler üretip pazar payını artırabilirler.
Sürdürülebilirlik Çeşitleri
Sürdürülebilirlik stratejisi, ekonomik, sosyal ve çevresel şekilde olmak üzere gösterge üzerinden oluşturulur, uygulanır. Bu başlıklar yer alan, finansal göstergeler, yönetim, iş etiği kuralları, atıklar, doğal kaynak kullanımı, kaynakların yönetimi, toplumsal katkı ve haklar gibi alt göstergeler, şirket paydaşları göz önünde alınarak belirlenmelidir. Sürdürülebilir gelecek kavramının benimsenmesi ve bu doğrultuda hayata geçirilecek çalışmalar devam ettirilmelidir.
Ancak sürdürülebilirliğin birkaç büyük şirketin değil iş dünyasının ortak meselesi olduğu bilinmelidir. Bu nedenle, sanayi işletmelerinin sürdürülebilir projelerinin tabana, KOBİ’lere yayması gerekiyor. Bunun yolu da üniversite-özel sektör işbirliğinde çok daha fazla yol almamızdan geçiyor. “İyi bir biçimde yapılandırılmış iç denetim, işletme sürdürülebilirliğinin teminatıdır”. Buradan hareketle politikaların iyi belirlenmesi ve hayata geçirilmesi yeni bir çabayı beraberinde getiriyor.
Ekonomik Sürdürülebilirlik
Çalışanların şirket içinde karar alma mekanizmasında söz sahibi olmaması, aynı biçimde şirketlerin yerel yönetimlerin yahut da yasa düzenleyicilerin karar alma mekanizmalarında etkin bir biçimde yer alamaması, ilerleyen senelerde iş dünyasında geliştirmesi gereken noktalardır.
Şirketler sürdürülebilirlik ile bağlantılı olan stratejilerini yaşama geçirebilmek ve bunları uzun süreli bir biçimde devam ettirebilmek adına kendi operasyon ve iş süreçlerini de bu yeni modele uygun yapılandırmaları gerekmektedir.
Gelişmiş ekonomilerde ise temelde, sürdürülebilirliği işlerin ilerleyişinde başarılı şekilde uygulayabilen şirketlerin sırrı ise operasyonel ve organizasyonel süreçlerini sürdürülebilirliğin etrafında tekrardan yapılandırmış olmalarıdır. Operasyonel yahut organizasyonel süreçlerini sürdürülebilirlik stratejileri etrafında yapılandıran şirketler, stratejinin iletişimi, anlaşılması, uygulanması adına benzeri birçok konuda diğer şirketlere göre daha hızlı yol alır.
Şirketlerde sürdürülebilirliğin sağlıklı bir biçimde devam ettirilmesi ve ileriye dönük iyileştirilmelerin sağlanabilmesi adına veri toplama, ölçme yahut değerlendirme önemli aşamalardır.
Sosyal Sürdürülebilirlik
Sosyal sürdürülebilirlik temelinde eğitim, sağlık, refah, güvenli yaşam, yaşam kalitesi yahut alanlarda toplumsal koşulların her zamanda sürdürülebilirliği üzerine odaklanmaktadır. İnsanlar arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesinin ve zenginleştirilmesinin yanı sıra bireysel yahut grupsal hedeflere ulaşılmasını sağlar. Günümüzde küresel olan rekabet ve pazar düzeninde paydaşlar ile birlikte çalışmak ve çözüm arayışları içine girmek oldukça iyi bir yönetim anlayışının temel göstergesidir. Yerel otoriteler yahut da düzenleyici kurumların şirketlerin operasyonları üzerinde oldukça büyük etkileri olduğu ve şirket çalışanları ile beraber hissedarlarının ise şirketin operasyonlarından en yoğun oranda etkilenen paydaşlar oldukları temel bir gerçektir.
Esasen dikkat edilmesi gereken durum ise, paydaşlar arasında olması muhtemel çift taraflı iletişim ve etkileşimin her daim sağlanabiliyor olmasıdır. Şirketler sürdürülebilirlik uygulamalarında mevcut bulundukları konumdan çok daha ileri bir noktaya ulaşabilmek adına öncelikle mevcut durumlarını her daim değerlendirmeli, akabinde ileriye dönük şekilde hedefler koymalı ve bunları belirli aralıklarla ölçerek iyileştirme ve geliştirme aşamalarını raporlamalıdırlar. Bu aynı zamanda şirket içerisinde sürdürülebilirlik konusunda farkındalığı sürekli arttırmada ve yönetimin aldığı aksiyonlar sonucunda elde edilen kazanımları bütün iç paydaşlara iletip bu uygulamaları sahiplenmelerini sağlar.
Çevresel Sürdürülebilirlik
Çevresel sürdürülebilirlik özellikle doğada yer alan doğal kaynakların bir gün geldiği zaman tükeneceğini ve bu kaynakların akıllı bir şekilde kullanılması gerektiğine odaklanmaktadır. Yaşayan her bir canlı için büyük bir değere sahip olan çevresel sürdürülebilirliği her zaman savunmaktadır. Ekonomik ihtiyacın giderilmesi adına doğal kaynakların bitmeyecekmiş gibi şekilde kullanılması, kalkınma adına canlıların yaşam haklarına müdahale edilmesi ekolojik sürdürülebilirliğin kapsadığı konulardır.
Sürdürülebilirliğin Üç Boyutu
Birden çok yönüyle ele almaya çalıştığımız sürdürülebilirlik kavramı yukarıda da bahsedildiği üzere ekonomik, çevresel ve sosyal olmak üzere üç ana eksende değerlendirilir.
Sürdürülebilir iş stratejileri kapsamında tüm bu kavramları bütünlüklü olarak düşünürsek; iklim değişikliği, gelir eşitsizliği, kaynakların tüketilmesi, insan haklarının savunulması gibi konular üzerinde projeler kurgulanabilir. Çevreyi ve aynı zamanda çalışanlarınızı koruyan, sürdürülebilir olan bir strateji oluşturmak şirketinizin olası kriz durumlarında elini güçlendirecektir. Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen ve 2016 yılında açıklanan sürdürülebilirlik kalkınma hedefleri kapsamında hareket etmek aslında sürdürülebilirliğin üç boyutunu da kapsar. Belirlenen 17 amaç temelde şu üç ana amaç çerçevesinde şekillenen alt başlıklardır: 1. Aşırı yoksulluğu sona erdirmek. 2. Eşitsizlik ve adaletsizlik ile mücadele. 3. İklim değişikliğini düzeltme. Şirketlerin, kurumların ve STK’ların sürdürülebilirlik aksiyonları alırken kavramın bu temel üç boyutunu göz önüne alarak stratejilerini kurmaları gerekmektedir.
İş Hayatında Sürdürülebilirlik Örnekleri
Bir şirketin ihtiyaç duyacağı hammadde kaynaklarında iklim değişikliği sebebiyle bir azalma bekleniyorsa, şirket satın alma stratejisinde değişikliğe gidip farklı coğrafyalardaki tedarikçilerle beraber anlaşma yoluna gidebilmelidir. Diğer bir örnek, hukuki yaptırımlar/regülasyonlar sebebiyle bir şirket için ileriki senelerde belirli ürünlerin satışı mümkün olmayacak yahut da maliyet artışı gelecek ise şirketlerin bu etkileri büyük oranda engellemek adına, yeni yatırımlara yönelmeleri gerekebilir.
Şirketlerin sürdürülebilirlik stratejilerinin şirketin misyon ve vizyonuyla paralel çizgide olduğu, bu stratejilerden sorumlu kişinin olduğu, bu stratejilerin doğru biçimde performans göstergelerine bağlandığı, ve iletişimin bütün organizasyona doğru bir biçimde yayılması kriterleri önemlidir.
Buna rağmen şirket içi olan politikaların pek çoğunun sürdürülebilirliğin yasalarla kontrol edilen konular üzerine oluşturulması yahut çevresel konularının göz ardı edilmesi, sürdürülebilirlik konusuna yer alan bütün perspektiflere hakim olunamamasından kaynaklanıyor.
Sürdürülebilirlik Uzmanının Görevleri
Bu noktalarda temel konu, şirketlerin ve uzmanın toplumdaki rolünü yalnızca ekonomik değil daha geniş olan bir açıdan değerlendirerek sosyal ve çevresel manada da şirketlerin sorumluluğu olduğudur.
Fakat bu şekilde şirketlerin sürdürülebilir bir biçimde uzun vadede operasyonlarına karlı bir biçimde devam edebileceği öngörülmektedir. Sürdürülebilirlik kavramsal manada şirketler tarafından rekabet unsuru olarak algılandığında, sürdürülebilirliğe yasal düzenlemeler ve getirdiği yükümlülükler dahilinde yaklaşan şirketlerin, ilerleyen dönemlerde risk alabilen, girişimci bir yaklaşım tarzını sergileyebilecekleri görülmektedir.
Şirketlerde sürdürülebilirlik genel kurum stratejisinden ayrı şekilde olabileceği gibi, şirketlerin genel kurum stratejisinin bünyesine de entegre edilebilir. Her iki biçimde de önemli olan konu, sürdürülebilirlik ile beraber bağlantılı şirket içerisinde ve dışarısındaki temel olan gelişme ve beklentilerin, şirket stratejisini oluştururken önemli veri kaynaklarını değerlendirme gerekliliğidir.